top of page

Adam Smith dünyaca ünlü eseri Milletlerin Zenginliği’nde sağlığın piyasa koşullarına bırakılmayacak denli önemli bir alan olduğunu belirtmektedir. Hiç şüphesiz bu tespit, klasik iktisat kuramının ve piyasa ekonomisi sisteminin kurucusu tarafından yapılmış olması yönüyle ayrıca önem arz etmektedir. Günümüz dünyasında özellikle az gelişmiş ülkelerin genelinde ve kalkınmış ülkelerin görece yoksul kesimlerinde, sağlık hizmetine ulaşımın önünde kronikleşmiş mali ve lojistik engeller bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) yayınladığı 1995 yılı raporunda yoksulla zengin arasında sağlık hizmetine erişimde bulunan mevcut farkın, Dünya genelinde giderek arttığı belirtilmektedir (WHO, 1995). Prof. Dr. Ahmet Saltık “Yoksulluk ve Sağlık” başlıklı makalesinde, 1976 yılı Nobel ekonomi ödülü sahibi Gunner Myrdal’dan şu alıntıyı yapmaktadır (Saltık, 2009).

 Özel sektör, doğası gereği, “en varsıla ve en sağlıklıya hizmet verecektir, vermektedir (Myrdal, 1971).

Sağlık hizmetleri sunumuna tarihsel olarak bakıldığında ilk uygulamaların hizmetin kamu sektörü tarafından sunulması ve/veya finanse edilmesi olduğu görülmektedir. Günümüzde halen kültürel veya politik açıdan belirli ölçülerde sosyal yönleri bulunan toplumlarda kamunun bu alandaki etkin rolü devam etmektedir. Bununla birlikte politik açıdan serbest piyasa ekonomisini ve pür liberalizmi benimsemiş, kültürel açıdan ise protestan anglo-saxon ahlaka sahip bireyci toplumlarda kamunun sağlık hizmetleri sunumundaki rolünün giderek azaldığı görülmektedir. Özellikle gelişmiş batı ekonomilerinin izlediği bu yol, onların izinden gitmek isteyen pek çok farklı ülkede, sağlık alanında gerçekleştirilen liberalizasyon reformları ile dünya çapında giderek yayılmaktadır. Bu nedenle sağlık hizmetleri alanında gerek bakım hizmetleri gerekse sigorta hizmetleri veren özel kuruluş sayısı hızlı bir artış göstermektedir. Özetle günümüz dünyasında pek çok ülkede sağlık hizmetlerine erişim vatandaşların bireysel sorumluluğu olarak değerlendirilmektedir.

Kamu sektörünün gerek ekonomik koşullar gerekse bölgeler arasındaki kalkınma farkları gibi sebeplerle tüm vatandaşlara yeterli ölçüde bir sağlık hizmeti sunmada yaşadığı sorunlar ve giderek artan sayıda ülkede kamunun bu hizmetten çekilmesi, piyasa ekonomisinin genel kaidelerine göre hareket eden özel sektörün sunduğu sağlık hizmetlerini, doğası gereği bedelini karşılayabilen kesimlere yönlendirmesi, piyasa ekonomisi kuramının sahibinin dahi sağlık hizmetinin bir başka düzen içinde verilmesi gerektiğini belirtmiş olması, insanları bu alanda bir başka çözüm arayışına itmiştir.

İnsanların bu arayışta buldukları alternatiflerin başında kamusal sağlık hizmetleri ile özel sağlık hizmetleri arasında üçüncü alanda yer aldığı değerlendirilen sağlık hizmeti kooperatifleri gelmektedir (Nayar & Razum, 2003).  Kooperatiflerin ilk kuruldukları tarihten itibaren faaliyet gösterdikleri hemen hemen her alanda ortaya koydukları başarılı performans, sağlık hizmeti sunumu için bir alternatif olarak ön plana çıkmalarını sağlamıştır. En basit tanımıyla sağlık hizmeti kooperatifleri, düşük bir aidat karşılığında önleyici sağlık hizmetleri de dahil olmak üzere kapsamlı sağlık bakımı sunan kooperatiflerdir. Diğer bir tanıma göre sağlık hizmeti kooperatifleri, herhangi bir sağlık hizmetinin sunumunu yerine getiren, üyelerin kontrolü temelinde örgütlenmiş kuruluşlardır. Bir kişinin ister tüketici ister çalışan olarak sağlık kooperatifine üye olabilmesi için öncelikle o kooperatifin belirli bir hissesini satın alması (ortak olması) gerekmektedir. Bir diğer deyişle sağlık hizmetleri kooperatifçiliğinde genel olarak gönüllü üyelik bulunmamaktadır. Sağlık hizmetinden yararlananlar tarafından kurulan kooperatiflerin, sağlık alanında faaliyet gösteren diğer kuruluşlardan farkı, kar amaçlı olmamaları ve müşterilere değil de üyelerine sağlık hizmeti sunmak amacıyla kurulmuş olmalarıdır. Sosyo-ekonomik durumlarına bakılmaksızın tüm vatandaşların katılımına açık olmalarını temin etmek amacıyla üyelik aidatı karşılanabilir seviyelerde belirlenmektedir. Hatta bazı hallerde bu aidatın alınmasından vazgeçilmesi yahut başka kurum ve kuruluşlar tarafından sübvanse edilmesi söz konusu olabilmektedir. Böylesi hallerde kooperatifler üye olmayan kimselere de sağlık hizmeti sunabilmektedir.

Bununla beraber sağlık hizmeti kooperatifi çözümünü destekleyen kimseler dahi, bu alanda yapılan çalışmaların, kooperatifçilik hareketinin gerçek potansiyelini ortaya koymak ve sağlık hizmetlerini tam olarak sunmak açısından yeteriz olduğunu belirtmektedir. Özellikle gelişmekte olan ülkeler için sağlık hizmeti kooperatifi çözümünün ortaya konulmasından önce, sosyal amaçlı kooperatiflerin tanımının yapılması ve onlara yönelik teşvik programları geliştirilmesi gerekmektedir.

Angus ve Magna tarafından 1990 yılında yapılan bir çalışmada, sağlık hizmetleri kooperatiflerinin beş temel tanımlayıcı işlevi bulunduğu belirtilmektedir. Buna göre sağlık hizmeti kooperatifleri;

  1. Topluluk tabanlı örgütlerdir ve onlar tarafından yönetilirler.

  2. Bir bölgede temel sağlık hizmetleri, sosyal sağlık hizmetleri ve bunlarla ilintili diğer hizmetleri birlikte sunarlar.

  3. Pek çok tıbbi disiplinde hizmet verirler.

  4. Özellikle önleyici-koruyucu tıp, sağlık hizmetlerinin geniş tabanda sunulması, sağlık eğitimi ve ayakta tedavi hizmetleri üzerinde yoğunlaşırlar.

  5. Profesyonel sağlık çalışanlarını hizmetleri başına ücret sunarak değil, uzun süreli şekilde maaş veya kar payı karşılığında istihdam ederler.

Bu beş husus, sağlık hizmeti kooperatiflerinin özellikle yetersiz sağlık hizmeti bulunan yerlerde topluma ciddi ölçüde fayda sağlamasına ve toplumun onlar üzerindeki kontrolünün sağlanmasına yardımcı olmaktadır (Rohan, 2003).

Nurcan Turan, sağlık kooperatiflerinin temel özellikleri olarak;

  1. Ortak odaklı olmaları,

  2. Ortaklar tarafından yönetilmeleri,

  3. Finansla olarak bağımsız olmaları

  4. Kar amacı taşımamaları

  5. Toplum temelli olmaları

 

Hususlarına yer vermiştir (Turan, 2004).

Gerek sağlık hizmetinin sunulma yöntemleri açısından ülkeden ülkeye ve kültürden kültüre gözlemlenen farklılıklar, gerekse kooperatifçilik hareketi içerisinde kar amaçlı ve sosyal amaçlı kooperatifler arasındaki felsefe farkı, sağlık hizmeti kooperatiflerinin çeşitli türlerinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu açıdan bakıldığında yapılması gereken ilk ayrım hiç şüphesiz kooperatifin mülkiyetinin kimde bulunduğu noktasındadır. Sağlık hizmetlerinden istifade edenlerin bir araya gelerek kuracakları kooperatifler genel olarak tüketim kooperatifi felsefesi ile hareket ederken, sağlık hizmeti sunanlar tarafından kurulan kooperatifler işçi kooperatifi karakterine sahiptir.

İkinci ayrım, sağlık hizmetinden istifade edenler tarafından kurulan kooperatiflerin bu hizmeti doğrudan kendisine ait sağlık kuruluşları ile mi sunacağı, yoksa kooperatifin bünyesi dışında bulunan sağlık kuruluşlarından toplu hizmet alımı mı yapacağı noktasındadır. Kooperatiflerin bizatihi kendileri tarafından sağlık hizmeti sunulması, üyelerine alacakları hizmet ile ilgili daha fazla söz hakkı tanırken, bu alanda uzmanlaşmış diğer kurumlardan alması maliyet ve erişilebilirlik açısından üyelere yarar sağlayacaktır.

Üçüncü ayrım noktası, sağlık hizmeti sunanlar tarafından kurulan kooperatiflerde, üyelerin kooperatiflerden beklentisi noktasındadır. Sağlık çalışanları tarafından genellikle kooperatifleşmeye gidilmesinin temel sebebi, idari ve teknik hizmet maliyetlerinin paylaşılması ve toplu satın alma ile pazarlık gücü elde edilmesi iken, farklı yatırımcılara ait hastanelerin kooperatif olarak örgütlenmesinin altında daha geniş kitle ve bölgelere hizmet sunma imkanına erişmek yatmaktadır.

Sağlık hizmetinden istifade edenler ve sunanlar ile kamu kurumları, dernek ve vakıfların birlikte üye oldukları sağlık hizmeti kooperatifleri de bulunmaktadır.

Birleşmiş Milletler tarafından 50’den fazla gelişmiş ve gelişmekte olan ülkede sağlık hizmetleri kooperatifleri üzerinde yapılan küresel anket çalışması neticesinde, faaliyet alanlarının niteliğine dayalı olarak üçlü bir ayrım yapılmıştır.

Birinci grup sağlık hizmeti kooperatifleri yalnızca sağlık hizmeti alanında faaliyet gösterenlerdir. Bunların tek amaçları sağlık hizmeti sunulmasıdır.

İkinci grup kooperatifler, sağlık hizmeti sunmakla birlikte başka alanlarda da faaliyette bulunanlardır. Temel amaçları arasında sağlık hizmeti sunmanın yanı sıra başka amaçlara da yer verilmektedir.

Üçüncü ve son grup kooperatifler ise temel amaçları arasında sağlık hizmeti sunmak bulunmamasına karşın, bu alanda faaliyet gösteren kooperatiflere destek sağlayanlardır.

Yukarıda yer verilen sağlık hizmeti kooperatifi türlerinden farklı olarak, bu alanda dolaylı faaliyet gösteren kooperatifler de bulunmaktadır. Örneğin sağlık sigortası kooperatifleri, sağlık hizmetinden istifade edenler tarafından kurulan ve sağlık hizmetinin kooperatif işletmesi olan hastaneler tarafından değil de kooperatifin anlaşma yaptığı diğer sağlık hizmeti sunucuları tarafından yerine getirildiği türdeki sağlık kooperatifleri ile büyük ölçüde benzeşmektedir. Aralarındaki en temel fark bu tarife uyan sağlık hizmeti kooperatiflerinin az sayıda üye ile dahi işlev gösterebilmesine karşın sigorta kooperatiflerinin fonksiyonlarını yerine getirebilmek için geniş kitlelere ulaşmak zorunda oluşudur.

Sağlık hizmeti kooperatiflerinin temel faydası, bu alanda verilen kamusal hizmetlerin nitelik ve nicelik olarak yetersiz olduğu ya da coğrafi olarak etkin bir şekilde dağılmadığı durumlar ile özel sektörün talep ettiği yüksek bedellerin, birey ve ailelerin ekonomik durumlarından ötürü karşılanamadığı hallerde, sosyal yönü oldukça yüksek olan sağlık hizmetini geniş kitlelere yönelik olarak sunabilmesidir.

İkinci olarak, sağlık hizmeti kooperatiflerinde hizmet sunulan kişiler müşteri olarak değil, üye/ortak olarak kabul görürler. Bu nedenle gerek hizmet sunan ile sunulan arasında daha yakın bir ilişki kurulması, gerekse hizmet sunulan kişilerin alacakları hizmetin kalitesi ve boyutu ile ilgili söz hakkının olması tatmin düzeyini ve etkinliği arttırmaktadır.

Üçüncü olarak sağlık hizmeti kooperatifleri aracılığıyla yerel gereksinimlere uyumlu sağlık programları geliştirmek ve bunları etkin şekilde uygulamak olanak dahilindedir.

Diğer kooperatif türlerinde olduğu gibi sağlık kooperatiflerinde de, kooperatif üyelerinin/ortaklarının işçilerden (sağlık çalışanlarından) oluşması halinde, bu alanda istihdam yaratılmasına, işgücündeki atıl kapasitenin aktif hale getirilmesine fayda sağlamaktadır. Tek başlarına bir klinik, muayenehane, hastane açamayan hekimler ile bu alanda faaliyet gösteren yeterli sayıda tesis bulunmamasından ötürü işsiz olan hemşirelik, sağlık memurluğu, ebelik gibi konularda eğitim almış kişilerin istihdam olanakları artmaktadır.

bottom of page